16 Temmuz 2011 Cumartesi

Minik Kaşif Büyüyor...

Ne kadar uzun zaman olmuş yazmayalı. Ne çok şey oldu aslında!  
Özlemişim; yazarken klavyeden çıkan o ahenkli sesi, tabii bi de yazmayı... Bu kadar özleyebileceğim aklıma gelmezdi ama özlemişim hem de çok... (okuyan da kalemimi kuvvetli sanacak, pehh nerdeeeee)

Kısa kısa haberler:

Elif Alya 29 Mayıs'tan beri emekliyor. Hatta bu aralar emeklemede master yapıyor! Hızına hız katıyor. Önceden koltuklarda sıralayıp gitmek çok hoşuna gidiyordu ama şimdi hiç vakit kaybetmeden poposunu bi o yana bi bu yana hızlı bi şekilde sallaya sallaya gitmeyi tercih ediyor=) Her hali görülmeye değer ama emeklerken, pıttırı pıttırı ilerlerken o kadar sevimli oluyor ki işte bu görüntü paha piçilemez!

Bugün de bir ilk olarak kanepeye tırmandı! Ardından evde ne işe yaradığını bilmediğim tamamen gereksiz bir eşya olan orta sehpaya tırmandı! Para verseler şimdi almayacağım bir eşya! Burdan duyrulur evini yenileyenler, evlenen yeni çiftler ne olur gereksiz eşya almaktan kaçının! Vitrinmiş, sehpaymış çok gereksiz, boşuna eşyaya hizmet etmeyin der konuya dönerim=) Anlaşıldığı üzere popomu yere koymam zordu artık imkansız hale geldi!

Minik kaşif demek de hiç de haksız değilim. O kadar meraklı ki artık uyumak yerine evin dört bir yanını gezmeyi, karıştırmayı tercih ediyor. Mesela bugün odasındaki çekmecelere parmaklarını sıkıştırdı. İçinde ne var ne yok görecek hanımefendi! Eh çektiği çekmeceyi bi yandan da düşmemek için kendine destek olarak kullanınca parmaklarını sıkıştırmamak mucize olurdu! Çekmeceden de o çorapları alıp "atti" diye gülerek atması, off izlerken bile çok zevkli kim bilir minik kaşif için ne anlamlar ifade ediyordur! Anlayacağınız her odada bir aksiyon olunca gündüz uykularını ikiden bire düşürdük. Yoksa iki kere uyursa kim keşfe çıkacak evde, parkta!

Oy bir de bir çenebaz ki sormayın gitsin=) "Baba, anne, anni, memme, meme, dedde, dede, atti(at ya da attım demek), aaadi(hadi)" şimdilik bunlar anlamlıları bir de anlamsız olan ama yan yana gelince bazen çok anlamlı olan söylevleri var=) kime çekmiş bilmem...

Çok şükür sağlığımız, sıhhatimiz, keyfimiz yerinde ailecek. Ah nasıl unuturum dişlerimiz uzun bi duraklama döneminden yani 2-3 ay gibi bir süreden sonra mantar gibi üremeye başladı. 8 dişi var artık Elif Alya'nın. Bunlardan 2'si gayet kocaman olup, 3.cüsü de yarı kocaman 4.cüsü ise küçük diğerleri de yeni patlamış olarak dört üsste, dört altta sekiz dişimiz var=) Diş çıkarma dönemmizde pek sıkıntı olmadı ateş, huysuzluk gibi ama şu korkulu azılarda bakalım başımıza neler gelecek? Diş perisine bi güzellik yapsak da bize torpil mi geçse=)

Sevgiyle...


21 Mayıs 2011 Cumartesi

Adım Adım

Adım Adım, ilk Nurturia sayesinde haberdar oldum. Abone olan, dergileri inceleyen annelerden beğenenler de vardı, beğenmeyenler de. Eşimle, kızımızın gelişimi ile ilgili neler yapabiliriz diye evde kendi kendimize dört dönerken, bize bir yol göstermesini ümit ederek abone olduk. İlk sayımız geldi. Biz ailece beğendik=) Elif Alya'nın dikkat süresi şu an için çok kısa. Zaten burdaki aktiviteler, oyunlar da hemen hemen hepimizin yaptığı şeyler. Yine de neyi nasıl yapacağımız konusunda bana güzel fikirler verdi. Önümüzdeki aylarda daha objektif bir değerlendirme yapabiliriz. Umarım hayal kırıklığı yaşamayız...

Bu ayın konusu; 

Eşyalarımı keşfediyorum.

Yakında haftalık olarak yazacağım "Haftanın Aktivitesi" bölümünde evde oynadığımız oyunları yazacağım. Montessori Eğitim Metodu hakkında bilgi edinmeye çalışıyorum hamileliğimden bu yana. Seminerlerine katılmayı çok istememe rağmen bir türlü gidemedim=( Okuduğum bloglardan, mail grubundan edindiğim bilgilere göre aktivitelerimizi oluşturuyoruz.
Daha fazla bilgi için; Montessori Eğitim Bloğu'nu takip edebilir, Montessori Mail Grubu'na üye olabilirsiniz.

Meraklı Minik

Bizim evde de var meraklı bir minik, küçük bir kaşif.  Eh madem öle Meraklı Minik almadan olmaz ki!

Evet biliyorum daha çooook erken ama dergi o kadar güzel ki, bu sayılarını kaçırmak istemiyorum. İlerisi için şimdiden almaya başladım. Şimdilik D&R'dan alıyorum, hatta Migros'da bile gördüm. Fiyatı çok uygun. 3.5 TL! Gün içerisinde nelere vermiyoruz ki ayda bu kadar güzel bi dergiye vermeyelim. Nisan ve Mayıs sayısı kızımın kitaplığında yerini aldı. Şimdi Haziran sayısını dört gözle bekliyorum. Alır almaz okuyorum, içimdeki meraklı çocuğu durduramıyorum!

Siz de minik kaşifinizi bu güzel dergiden mahrum etmeyin=)

19 Mayıs 2011 Perşembe

Bugünlerde...

Bugünlerde;

Koltuğa tutanarak yürüyor, oturmaktan artık hiç hoşlanmıyor. Ellerinden tutarak evi bir baştan bir başa geziyoruz. Yürümeyi bıraktığımız an basıyor çığlığı!

Yerde sürünerek ilerliyor, olduğu yerde dönüyor hatta dizlerinin üzerinde de duruyor ama o kadar! Emeklemiyor...

Alkış yapıyor, ama bir eli ile diğer elinin üstüne vuruyor=) Bu da Elif Alya farkı, biz böyle gayet mutluyuz...

Öpüyor! Aslında bildiğin yalıyor=)

Dışarda gezmeye bayılıyor. Çarşı, pazar, park neresi olursa olsun açık hava yeterli bizim için.

Ekmek kemirmeye bayılıyor. Elinden alırsan vah haline, çok sinirleniyor.

Yoğurt favorimiz. Ev yapımı olucak, ama=)

Artık yemek yerken önüne koyduğum parçaları elleri ile ağzına götürebiliyor.

Su içmeye bayılıyor!

Dergi, kitap, kağıt, peçete, selülöz türevlerini parçalamaya ve parçaladığı parçaları kaşla göz arasında ağzına atmaktan acaip zevk alıyor. 

Oyuncaklarından en çok aktivite masası, küpler, marakaslar ve tefi ile oynamayı seviyor. Haa bi de oyuncaklarının, kıyafetlerin etiketi ile de yakından ilgiliyiz. Bu konuda Playskool ve LCW'ye teşekkürü bir borç biliriz. Ama mutfakta eline geçen her şey tüm oyuncaklarından daha zevkli, kaşık, süzgeç, fırça... 

Bu gün ilk kez "baba" dedi. Daha önce "de de dede" diyen kızım "baba" ile de anlamlı hecelerine birini daha ekledi( bakalım ne zaman bilinçli kelimelerini söyleyecek?)

Şimdilik bu kadar, devamı gelecek=)

8 Mayıs 2011 Pazar

anneler günün kutlu olsun Annemiz...

Annemiz Zerrin, Kermitimiz ;


Sana dünyanın en güzel annesisin demeyeceğim, en iyisisin de demeyeceğim. Senden sadece bugüne mahsus koltuğuna oturmak istediğimi söyleyeceğim. Hani 23 Nisan'larda olur ya, çocuklar büyüklerin koltuğuna oturur, bir süreliğine de olsa onların yetkilerini taşır. Ben de bugün sana soracağım; bugün bir süreliğine de olsa bana annelik sıfatını verebilir misin?


Seni çok kıskanıyorum, ne kadar seviyorsam o kadar da kıskanıyorum diyebilirim. Hele de emzirirken Elif Alya'mızla o manidar bakışmalarınız var ya... Dünya sizin etrafınızda dönüyor o anlarda. Sevgi pınarları yürekten gözlere akıyorsa o an bu an olmalı. Belki de dünyanın en muhteşem anlarıdır bir anne için. O minik durgun gözlere bakarak, hafif hafif terleyen saçlarını okşamak, minik ellerini tutmak, koklamak... O annelik sıfatını bana versen ben de bu duyguyu yaşasam olmaz mı?


Sana imreniyorum, içindeki o inanılmaz güce imreniyorum. Gecenin her saatinde, günün her saatinde onun her şeyiyle ilgilenmek; beslemek, giydirmek, soymak, yıkamak, altını değiştirmek, baş ucundan ayrılmamak, özgürlüğünü onun için hiçe saymak, bakımsız dolaşmak, zevklerinden ödün vermek, rahatlık kavramını unutmak, gezmeye dolaşmaya hasret kalmak, kısaca kendinden ve her şeyinden fedakarlık yapmak. Bunları yapmak için irade üst bir güce sahip olmak lazım. Biliyorum Elif Alya'mızı her şeyden çok seviyoruz. Ancak ben bazen düşünüyorum, ben olsam acaba bunları yapabilirdim diye? Belki o annelik sıfatını bana versen bugün bir anlığına tadarım o gücü ben de içimde... Ne dersin olur mu sence?


Seni çok seviyorum annelerin en bizim olanı... Elif Alya'mıza anneliğin en güzelini, en yüreklisini, en fedakar olanını verdiğin için. Onu değerlimiz olarak tuttuğun için...


Anneliğin en değerlisini sen bilirsin, rahmetli annenin sevgisi ve ruhu hala seninle, bizimle birlikte çünkü...


Seni çok seviyoruz Anneciğim...


Eşin Serhat ve kızın Elif Alya...

İlk Anneler Günüm

9 Mayıs 2004 Pazar,
Hastane odası... Elimde annem için aldığım bir eşarp ve terlik var... Eşarbı bir kere örtsün kokusu sinsin, terlikleri de ayağına bir kere de olsa giysin...
Giysin ki O'ndan bize kalacakların arasına, belki yaşanmışlığı en az olanlardan olarak eklenecek ama; kokusu daha fazla eşyaya sinsin diye...
Bu benim son anneler günüm oldu...


8 Mayıs 2011 Pazar,
Bu benim ilk anneler günüm.
Aslıda hamileliğimden bu yana "anne"yim ben=)
O zaman ikinci anneler günüm=)
Varlığını ilk öğrendiğim andan itibaren hayatım değişmemiş miydi?
Geçen sene 25 haftalık hamileyken, ellerimle karnımı seviyordum(evet, evet her hamilenin yaptığı gibi, seviyordum karnımı, sanki kızıma dokunuyormuş gibi) bugün de 8.5 aylık kızımın başını okşuyor, ellerinden tutuyorum. Beraber oyunlar oynayıp, dans ediyoruz. Her gece onun kokusu ile uykuya dalıp, her sabah onun gülücükleri ile uyanıyorum.  
İyi ki varsın meleğim! Varlığınla bizi kocaman bir aile yaptın, beni de anne...


İçimde buruk bir mutluluk var... Saklayamam, içten içe o kadar acıyor ki canım... Keşke hep beraber olabilseydik, keşke O da benim "anne" olduğumu görebilseydi diye... Keşke dememek için kızıma daha da sıkı sıkı sarılıyorum her zamankinden daha farklı...




Tüm annelerin anneler günü kutlu olsun, hep beraber daha nice güzel günlere...

11 Nisan 2011 Pazartesi

Uyusun da Büyüsün Ama Ne Zaman Uyusun -3-

Sanki sihirli bir değnek değdi Elif Alya'ya:)  Genelde 21:00 - 21:30 arası uyuyor, en geç 22:30'da ki genelde misafir geldiğinde ya da bütün gün yorulmamışsa enerjisini atamamışsa bu saati buluyor uykusu...
Biz, yani anne ve babası olarak bu durumdan çok memnunuz:)

Şöyle bir yol izledik:

* Sabahları eşim işe gitmek için kalktığında (saat: 07:00) Elif Alya'yı da uyandırdık. Evet ilk gün zor oldu. Uyanmak istemedi, mızırdandı, biz kıyamadık, ay bırak uyusun falan derken bi şekilde uyandırdık.
* Gündüz iki uzun akşam üstü de bir şekerleme olan uyku düzenini gözden geçirdik ve akşam üstü şekerleme uykusunun bizim için fazla olduğuna karar verdik ve o uykuyu es geçtik, uyutmadık. 

Bunlar bizim için yeterli oldu. Akşam 20:00 gibi uykusu gelmeye başlıyor ama babası eve yeni geldiği için baba kız vakit geçirsinler diye bir saat oyalıyoruz.

Kısaca bizim eve bir uyku perisi geldi ve sihirli değneği ile kızımıza dokundu:) Dileriz uyku perisi tüm bebeklere değneği ile en kısa zamanda dokunur...

6 Nisan 2011 Çarşamba

Yazamıyorsam Bir Nedeni Var:)

Evet bir çok nedeni var aslında. Böceğimin biraz daha büyüdü. Ne, nerede, o ses nerden geldi, yabancı ayırt etmeye başladı.Tabii büyüdükçe de daha fazla ilgi ve oyun bekliyor. Ah tabi bir de blogspotun kapanma durumu var ki bu konuya hiç ama hiç girmek istemiyorum, sinir bozucu bir durum. Bloglara erişmek imkansız. Blogları ziyaret ettiğinde karşılaştığın o sinir bozucu uyarı! Aman Allah'ım ilk gördüğümde dehşete kapıldım, ne olabilirdi ki mahkeme kararı ile kapatılmış :( Sonra hikayeyi öğrenince de burası Türkiye diye hayıflanmaktan kendimi alıkoyamadım:(( İçler acısı halimiz. Aslında bu dönemde DNS ayarlarını değiştirip yine blog okumaya devam ettim ama aynı tadı alamadım. Ve google reader'da okunmayı bekleyen oldukça yazı da beni bekliyor:)
Ama asıl bir neden var ki, işte o internet bağlantım olduğu sürece, kopmamın imkansız olduğu bi yer. Evet,  Nurturia:)) Neredeyse bütün gün açık. O soruydu, bu gruptu, kim ne paylaşmıştı güncellemesinde derken ne bloğa yazı yazmak aklıma geliyor ne de maillere bakmak...

Burası apayrı bir dünya. Sizler de bu dünyaya katılmak istemez misin?

PS: Bugün Nurturia ile ilgili Dünya Gazetesinde çıkan haberi buradan okuyabilirsiniz.

28 Şubat 2011 Pazartesi

Parmak Kuklalarımız

Nihayet parmak kuklalarımızı yapabildim:) Aslında yapalı 1-2 hafta oluyor ama bir arkadaşıma da hediye olarak göndermek isteyince burda yazmak istemedim.




Kendimce, tabi biraz da kopya çekerek tavuk, tavşan ve maymun yapmaya çalıştım ama maymun pek maymuna benzemedi:(
Sırada penguen ve fil var. Bakalım onlar benzeyecek mi?

20 Şubat 2011 Pazar

Yarı Yaşında

Koskoca 6 ayı geride bıraktık. Elif Alya artık yarı yaşında:)

Elif Alya çok huzurlu bir bebek. Kendi kendini sakinleştirebiliyor, elleri ve ayakları ile oyunlar oynuyor epeyce bir zaman geçiriyor. Güler yüzlü! Tanıdık tanımadık herkese gülüyor. Ama en çok bana. Kızım biraz anneci, sanırım bi kaç ay sonra bu günleri arayacağım:( Genelde kızlar babacı olurlar, şimdilik bu günlerin tadını çıkarıyorum. İki dişimiz var. O kadar sevimli duruyorlar ki, ama şimdiden canımı acıtmaya başladı. üstten de geldiği zaman yandık ki ne yandık:)
Çok içten gülüyor, kahkahaları hele beni benden alıyor, şükürler olsun mutlu ve huzurlu.
Sağa ve sola dönüyoruz sırt üstünde iken ama öyle seri halde arka arkaya dönmüyor henüz, destekli oturuyor. Hatta dün ve bugün desteksiz de 1- 2 dk kadar oturdu.
Uyku saatimizi erkene çekme çalışmaları dişten ve aşıdan dolayı biraz sekteye uğradı.
Ek gıdaya başladık. Meyve ve yoğurt. Su da vermeye başladım. Kaşığı pek bi sevdi. Kaşığı görünce çığlıklar atıyor, zorlamıyorum. Yoğurdu  meyvelere göre daha çok sevdi yalnız.


Daha nice aylara, yaşlara sağlıcakla inşaAllah...

17 Şubat 2011 Perşembe

İlla ki Yapılacaklar:))

Aylin Annemiz sobelemiş beni de sağ olsun. Sayesinde ilk sobemiz:)) oldu. Konuda güzel! Düşünürken bile içim açıldı benim. O kadar çok şey var ki aslında yapmak istediğim...
Şimdi bakalım neler dökülecek:


Eğitim-Kişisel Gelişim:
1) Kesinlikle hangi yıl olursa olsun, yüksek lisans yapmak istiyorum. İnsan Kaynakları hayalim.
2) Çocuk gelişimi kursuna katılıcam ve bir gün ben de bir kreş açmak istiyorum. Kar amacı öğrencilerinin gelişiminden ve mutluluğundan önde olmayan bir kreş ama:)
3) İngilizceyi daha akıcı konuşmam lazım, bu ne demek daha çok pratik:) Yeni bir, bir değil bir kaç dil daha öğrenicem; İspanyolca, İtalyanca ah bi de Almanca öğrenmem lazım! Ah bi hayalim de BsH'da çalışmak Almanca olmadan olmaz demi:) 
4) Blog dünyasında daha yeniyim, tasarımı, şablonu, sayfası falan bir sürü incik boncuk var öğrenmem gereken, illa ki öğreneceğim.

Gezelim & Görelim:
1) Türkiye'nin her ilini görmeden ölmek istemem. Öncelik, Eskişehir'in. Kızımın görmesi lazım, annesi ile babasının birbirlerine aşık olduğu, evlendiği yaşadığı şehri. Ordan da Konya. Ardında da istikamet kuzeye doğru, Karadeniz:)
2) İlk önce Prag, İtalya olmak üzere; Orta Avrupa ve Akdeniz Ülkelerine gitmek! Yaz tatilinde buralarda bi otele gitmek yerine bu ülkelere gitmeyi planlıyoruz.

El-Ev İşleri&Hobi:
1) Dikiş makinası almak! Tabii bi de dikiş dikmeyi öğrenmek gerek:) Kızıma ve kendime kıyafet dikmeyi o kadar çok arzuluyorum ki!
2) Evde yapılabilen her şeyi kendim yapacağım, yoğurttan, ekmeğe, peynirden, tarhanaya:)
3) Keman çalmayı öğrenmek. Üniversitede iken bi kaç tane cd almıştım nasıl çalınacağı ile ilgili göya böylelikle başlayacaktım ama bi türlü kısmet olmadı ama kesin öğrenicem, o cdleri boşuna mı aldım ben!
4) IMDb'ye göre en iyi 100 Filmi izlemek. Eşimin öğrenciliğinden bu yana oluşturduğu film arşivinin en azından yarısını izlemek!
5) Tasavvufla daha çok haşır neşir olmak. Mesnevi'yi bir an önce okumak!
6) İtalyan, Akdeniz ve Meksika Mutfağından bolca çeşit yemek yapabilmek.

Aile:
1) Bir çocuk daha, kardeşi olmalı insanın:) Aslında bi kez daha o duyguları yaşamak için, duyan da yıllar önce doğum yaptım sanır:) ama şimdiden özledim ben o muhteşem 40 haftayı, doğumu, ilk günleri, ayları.
2) Yaşlandığımızda eşimle hala el ele tutuşarak yürüyüceğiz:)
3) Elif Alya'ya kitap okuma alışkanlığını öyle ya da böyle aşılayacağım! Lamı cimi yok:)
4) Elif Alya, desteğe ihtiyacı olduğunda hep yanında olacağı-m-ız. Kendi hayallerimi, arzularımı O'nun hayatında uygulamaya çalışmayacağım. Hayat O'nun, bizler sadece rehberiz, ona bildiğim her şeyi öğreteceğim ama bu yolda beraber öğreneceğimiz çok şey var. İşte Elif Alya büyürken bunları hiç ama hiç aklımdan çıkarmayacağım...

Sağlık:
1) İlla ki bi check-up yaptırıcam.
2) Spor yapıcam ve hamileliğimden bana hatıra kalan kiloları vericem, 60 kilonun altına inecek kilom.
3) Hamileliğimle beraber değişen beslenme şeklimize tam gaz devam. Hatta market alış verişini çok ama çok aza indirip, her şeyi kendim yapıcam. Bi de bahçem olsa köydeki gibi! Olur mu, bakarsın olur:)

14 Şubat'da ilk dişimiz geldi bugün de ikincisi. 2 gündür, dişlerden dolayı huzursuzluğu var. Talaklarda bekledi bi kaç gündür yazı. İlk aklıma gelenler bunlar oldu ama ben bunu çok sevdim muhtemelen ayda yılda aklıma estikçe ben bu listeyi bir gözden geçiririm...

Beklemeyin sobeyi, siz de yazın. Sizin illa ki yapacaklarınız neler?






15 Şubat 2011 Salı

Evde Erken Uyuyan Bir Bebek Var!

Şaka değil gerçek. Elif Alya beni bu gece de şaşırttı. 21:50'de uyudu. 22:30'da uyanır gibi oldu, emzirdim. Uyumaya devam etti. Hadi bakalım, gayet güzel gidiyoruz! Aman dilimi ısırayım, bi de maşallah diyeyim de böle yavaş yavaş öne çekilsin uyku saati.

14 Şubat 2011 Pazartesi

Mini Mini Fincan, İçi Dolu Mercan:))

Hayatımdaki en güzel sevgililer günü hediyem: Kızımın ilk incisi.
İlk dişimiz, sıkıntısız atlattık sayılır en azından şimdilik. Umarım diğerleri de böyle olur, ateşsiz.
Huysuzluğumuz vardı son bir haftadır ama ben bir türlü ihtimal veremiyordum. Belki de büyüdüğünü kabullenmek istemiyorum. İlk günlerimizi daha şimdiden çok özledim. Gözümüzün önünde büyüyor. Bazen zaman dursun istiyorum, yelkovanı hiç haz etmiyorum bu aralar! Ne diye bu kadar hızlı ilerliyorsa! Latife bir yana, gerçekten de zaman su gibi akıp geçiyor. Geçen sene bu tarihte, daha 13 haftalık hamileydim. Bu günlerin hayalini  kuruyorduk sevgilimle...

Akşam üstü farkettim, kaşıktan gelen çıt sesi ile öyle bir çığlık attım ki kızım da şaşırdı. Hemen baktım! Diş eti zaten son günlerde epeyce kabarmıştı. Şimdi de yarılmış! Elimle dokunduğumda hissediyorum ama çok net bakmak gerekiyor. Kızım, annesinin ne yaptığını, neye bu kadar sevindiğini anlamasa da benim mutluluğuma ortak oldu. Gülücükler atmaya başladı. Hemen babamızı aradık, müjdeyi verdik ona. Ardından teyzelere, babaanneye haber verdik. Herkese çok güzel hem sevgililer hem de kandil hediyesi oldu... Darısı diğer dişlerimize...


Biz biz idik biz idik,
Otuz iki kız idik,
Ezildik büzüldük bir duvara dizildik:))

13 Şubat 2011 Pazar

15 Dk

Allah'ım keşke dünkü yazımda 23:00'de değil de 22:45'de uyumasını ümit ediyorum demeseymişim de 21:45 falan deseymişim. Elif Alya bu akşam taaaaaam 22:45'de uyudu.
Şaka gibi!
Tabi daha yolun başındayız ama olsun bu 15 dk, hele ki başlangıç için, tek kelime ile "harika" değil mi?

12 Şubat 2011 Cumartesi

Uyusun da Büyüsün Ama Ne Zaman Uyusun -2-

Bizim evde hala her şey aynı! Değiştirebilir miyim, yapabilir miyim hiç ama hiç bilmiyorum. Kızım inatla gece 23:00'den önce uyumuyor.Mesela şu an, kah benim kucağımda kah eşimin kucağında bize gülücükler atıyor. Yorulsun diye yüz üstü yatırıp egzersiz de yaptırdık ama hala cin gibi. Son 3-4 gündür sabah daha öncesine göre iki saat erken uyanmaya başladı. Ama buna rağmen gece uykusu dakika şaşmıyor.
Daha önceden bunu Emziren Anneler grubunda da yazmıştım. Ordaki tecrübeli diğer anneler de uyku saatini 15'er dakika öne çekmeye başlamam gerektiğinden bahsetmişlerdi.
Şimdiki planım, pazartesi sabah eşim işe giderken kızımın uyanmasını sağlamak ve akşam üstü yaptırdığım ılık banyo saatini biraz daha geçe alıp, bölece 23:00de değil de en azından 22:45 uyumasını ümit ediyorum.
Gün gelecek, kızım 20:00-21:00 gibi uyuyacak, uyuyacak değil mi? Hayal mi kuruyorum yoksa!

Temizlik İmandan Gelir!

Hamileliğimden beri ev temizliğinde kimyasal içerikli deterjan ve temizleyiciler kullanmamaya ve yerine alternatiflerini bulmaya çalışıyorum. Geçen gün Öykü'den Hikayeler'in "Daha az kimyasal daha çok sağlık!" yazısını okuyunca hem bu yazıyı paylaşmak hem de ben neler yapmaya çalışıyorum bunu değerlendirmek istedim.


- Genel temizlikte Amway'in LOC isimli genel temizlik ürününü kullanıyorum. Amway'in içerisinde zararlı olan bazı kimyasalların olmadığını biliyorum. Konsantre oluşu da avantaj. Neredeyse bitmek üzere ama yaklaşık 6-7 aydır kullanıyorum.
- Buzdolabının içini temizlerken hiç bir zaman deterjan kullanmadım. Karbonatlı su ile temizliyorum. Keşke karbonat ile yapabilsem tüm temizliği!
- Camları duru su ile temizliyorum.
- Klozet ve banyo için ise maalesef hala çamaşır suyu, hani şu hepimizin kullanmazsam sanki temizlenmemiş gibi geliyor dediği Domestos var ya onu kullanıyorum. Acilen değiştirilmeli! Hem de hazır bitmişken yenisini almamalıyım...
- Bulaşık deterjanı olarak elde yine Amway'in deterjanını kullandım bir süre. Şimdi de Frosch'un elde yıkama için olan deterjanını kullanıyorum. Makine için Eko Dost isimli bir deterjan kullanmaya başladım. 
-Çamaşırlar için hala kimyasal içerikli deterjan kullanıyorum. Ama kızımın eşyaları ve benim pijamalarım Dalan Roxy ile yıkanıyor. Yumuşatıcı hem kendimiz hem de kızım için kullanmıyorum.

Elif Alya için seyahatler haricinde ıslak mendil kullanmıyorum. Seyahatlerde kullandıklarım da su ve pamuk içeren ürünler oluyor. İlk zamanlar, Uni Baby sonrasında da Huggies'in ürünlerini kullandım. Evde pamuk ve su, ama kaka yaptığında direk yıkıyorum.

Egzamamız olduğu için cildiye doktorunun önerdiği bir şampuanı kullanıyoruz. Babe Konak Önleyici. Öncesinde Mustela'nın Konak Önleyici Köpüğünü kullanıyordum şu an dolaptaki rafta ömrünü tamamlıyor. Cosmetic Data Base sitesinden kullandığınız kozmetik ürünlerinin içerikleri hakkında bilgi edinebilirsiniz.


Ev temizliğinde sirke, karbonat hatta halılarda mısır nişastasının kullanabileceği ile ilgili hem bir çok yazı ve e-postalar okudum hem de bir kaç tv programı izledim. Ama şu ana kadar kullanmadım. Umarım en yakın zamanda kullanmaya başlayabilirim.

Unnado'da Ecover (Yeşilist Rehber'de de yer alıyor), bitkisel bazlı kimyasal içermeyen temizlik ürünler satışta. Kampanya bitene kadar almayı planlıyorum...

Amacım, evimi temizlerken hem sağlığımı hem de dünyamızı tehlikeye atmamak:)




 

9 Şubat 2011 Çarşamba

Keçelerimiz Geldi:))

Hilal'in El Emeği sayesinde keçelerimiz oldu. Keçe ile neler neler yapılıyormuş! Hepsini yapsaım var:) İçimden keşke daha fazla alsaydım diye geçirdim ama bakalım yapabilecek miyim??? 
İlk fırsatta keçelerden parmak kuklaları yapmaya çalışacağım. Umarım yapabilirim:)

Oyuncak Dükkanı ve Hilal'in El Emeği'ne göz atmanızı şiddetle tavsiye ederim.
 

1 Şubat 2011 Salı

Uyusun da Büyüsün Ama Ne Zaman Uyusun -1-

Nerden başlasam ki? Ama kısacık da olsa bir şeyler yazmalıyım artık. Yoksa çok sarkacak. Bu aralar gündemimizde uyku var. Ne kadar ve nasıl uyumalı, uyutulmalı mı(!)dan ziyade, ki bunlar hakkında da elbet yazmak isterim, bizim sorunumuz gece uyku saati. Çok ama çok geç... Elimden geldiğince gündüzü bir düzene oturtmaya çalıştım. Nitekim başarmıştık da. Ya da ben öyle sanıyordum. Taa ki hastalana kadar. Başardığımı sandığım gündüz rutinimiz bozuldu. Kızım eskiden gündüz uykularına kendisi dalıyordu. Sabah uyandıktan sonra biraz oyun, hemen emmez, emerse kim atacak gülücük etrafa, kim bakacak odanın her köşesine:) Yaklaşık 15-20 dk oyundan sonra emerek karnını bi güzel doyurur. Sonra yine oyun, sonra ben kahvaltı ederdim. Sonra biraz daha oyun ve tekrar emmek ister. Çok az da olsa emer ve uyurdu. Uyandıktan yaklaşık 2 saat içinde uyumuş olurdu. Yarım saat ila 2 saat arasında bi uykudan sonra tekrar bi 2 saat içinde emme, oyun ve tekrar emer ve uyurdu. Uyandıktan sonra da biraz oyun, emer ve 18:30-19:00 arası ılık bi banyo ardından da biraz oyun sonra emer ve uyur. Ama yarım saat abartısız, dakika geçirmez; yarım saat. Sonra gece 23:00de uyurdu. Şimdi ise 23:00'leri mumla arar oldum. 00:30-01:00 arası uyuyor. Üzülüyorum, ama onun için. Ben onunla her daim ilgilenir, oynar, emziririm. Ama korkuyorum hep böyle geç yatacak olmasından. Bebek dediğin akşam 20:00 de uyumalı. tabii robot değil, değiller ama erken uyumalı değil mi ama??? Önceleri, sabah babamız işe giderken aman ses olmasın diye uğraşırken şimdi de ses olsun da uyansın, güne erken başlasın ki akşam geç yatsın diyorum ama bu da kar etmiyor.
Atlamadan geçmeyeyim, hastalanmadan önce gündüzler kendi kendine uyumaya da başlamıştı. Ben bunun için hiç bir çaba sarfetmemiştim üstelik. Kendi kendine oynasın diye- elleri ile oynamaya, onlara kendince bir şeyler anlatmaya bayılıyor- bıraktığım 10dklık zaman içinde kendi kendine uykuya dalmaya başlamıştı.
Nasıl yapmalı, nerden başlamalı bilmiyorum. Ama bir şekilde gece uyku saati daha makul bir saate çekmeli.
Ama bildiğim tek şey benim de şu an uykuya ihtiyacımın olduğu...En kısa zamanda kaldığımız yerden devam etmek ümidi ile, herkese huzurlu, iyi geceler, güzel rüyalar...

20 Ocak 2011 Perşembe

5 Ay Yaşında:)

Tam 5 ay! Bu 5 ayın da her günü birbirinden güzel... İyi ki aramızdasın bebeğim.
Bugün 5. aylık olmamızın şerefine olsa gerek çok neşeliydi meleğim. Hayatımıza güneş gibi doğdun uğur böceğim, nice 5 aylara, yıllara...

18 Ocak 2011 Salı

Okuyorum, Okuyor, Okuyoruz:))

Dün, uzun zamandan sonra ilk kez bebek bakımı, çocuk eğitimi dışında bir kitap okumaya başladım. Ne zamandır kitaplığımda duran ama bir türlü okuyamadığım Franz Kafka'nın Değişim isimli öyküsü.
Eskiden olsa bir solukta okuyabileceğim bir kitap olmasına rağmen, hala bitiremedim.
Sevgilim de elimdeki kitaba göz koydu. Hatta göz koymakla kalmayıp odadan ayrıldığım her anı fırsat kollayıp okuyamaya başladı. Korkarım benden önce bitirecek...
Bakalım ilerleyen günlerde okumaya başlayacağım Mesnevi için de bu cesareti gösterebilecek mi???

17 Ocak 2011 Pazartesi

Bir Çırpıda Anlatsam Neler Olduğunu

Yazacak anlatacak o kadar çok şey var ki aslında! Düşün hastalıklar yakamızdan da hayat seyrinde devam etsin yine...
Nasıldı o söz ya, "Life is what happens when you're busy making other plans. " Yani; ''Hayat siz planlar yaparken başınıza gelenlerdir.'' John Lennon
Çok ama çok doğru...Neler düşünüp, planlıyorken neler geldi başımıza... Zor günler geçirdik, hiç hesapta olmayan, aklımızın ucundan bile geçmeyen! Elif Alya hastalanacak, üstüne hastanede yatacak. Düşüncesi bile kötü iken, biz bu günleri geçirdik Umarım bir daha yaşanmaz.


29 Aralık 2010 Çarşamba: İstanbul Sabiha Gökçen'den 18:25 Pegasus Defne Uçağı ile Malatya'ya uçtuk. Kızım uçakta çok usluydu. Hiç ağlamadı.Daha önceden seyahatlerde karşılaştığım bebekler ağladığında içimden geçirdiklerimi anımsadım da utandım kendimdem:( Muhtemelen bizi görünce içinden bu tarz düşünceler geçirenler olmuştur. Kızım da onlara inat oldukça sakindi:))
Basınçtan etkilenmesin diye kalkışta ve inişte emzirdim. Uçuş esnasında daha önce bin takla atarak verdiğim emziği emdi... Benim de ağzım bir karış açık kaldı!!!
10.000 m'de kızım altını pisletti ama nasıl bir pisletmek bu!!! Bütün kıyafetleri değişti. Dışarıda alt değiştirmeyi sevmeyen ben baştan aşağıya kızımın üstünü değiştirdim. Bu duruma alışmaya başlasam iyi olacak.


31 Aralık 2010 Cuma   : Babannemizin misafirleri geldi. Kalabalıktık. Yeni yıla kızımı emzirirken girdik. Umarım bütün bir yıl emer kızım. 2012'ye de mi böyle girsek ne yapsak...


2 Ocak 2020 Pazar      : Babamız bizi Malatya'da bırakıp Çorlu'ya evimize döndü.




Diğer günler kızımızı görmeye gelenlerle ev dolup taştı desem abartmış olmam:))


8 Ocak 2010 Cumartesi: Elif Alya hem gündüz hem de gece tıkandı. Boğulacak gibi oldu.


9 Ocak 2010 Pazar       : Sabah 09:45'de Malatya'dan THY Muğla Uçağı ile İstanbul'a dönüş. Babannemiz yolda bize eşlik etti. Kızım uçakta bir güzel uyudu.


Babamız bizi havaalanına karşılamaya gelmişti. O kadar özlemiş ki kızını, bir an önce ona doyasıya sarılmak istedi:))
Otobüsle Çorlu'ya dönerken kızım çok ama çok rahatsız oldu. Üstüne altını da kirletince, huzursuzluğu iyice arttı. Sevmiyorum olmadık yerlerde bezini değiştirmeyi. Acaba sevmediğim için mi hep başıma geliyor???


Evim evim güzel evim. Neresi olursa olsun insanın evi gibi yok....


O gece tıkanması devam edince acile gittik. Çorlu'da yeni açılan bir hastaneye. Acildeki doktor, balgam olduğunu ve balgam sökücü şurup kullanmamızı söyledi. Yarın da çocuk doktoruna getirin dedi. O gece şurubu aldık ama içirebilene aşk olsun. Ne zormuş sadece emen bir çocuğa şurup içirmek! Tam bir kabustu!!!


10 Ocak 2011 Pazartesi : Ertesi gün öksürük, balgam artınca soluğu doktorda aldık. Kuzum bronşit olmuş. Çok şükür ki sadece boğazında, ciğerlere inmediği için sadece şurup kullanmamızı önerdi.


11 Ocak 2011 Salı        : Aman Allah'ım gece boyunca 50 dk da bi uyandı. kesintisiz bir saat bile uyuyamadı kuzum. İyileşmek şöyle dursun hırıltısı ve öksürüğü artmaya başladı. Sessizleşti, neşesi yok oldu:(
Doktor amcamız, balgamın ciğerlere indiğini ve hastanede tedavi edilmesi gerektiğini söylediğinde başımdan vurulmuşa döndüm! Karar bize aitti. Ama başka bir alternatifimiz de yoktu.  


Hastaneye yatış işlemleri yapıldı. Kızıma hemen serum takıldı. Maske ile ventolin ve pulmicort verildi.


12 Ocak 2010 Çarşamba: Çok şükür hastaneden çıkıyoruz! Evde de maske ile ventolin ve pulmicort vermek şartı ile tabii. 2 gün sonra kontrol için tekrar gelmek üzere 16:00'da hastaneden ayrılıyoruz.


13 Ocak 2010 Perşembe : Sabahtan keyfi olmasa da öğleden sonra eski neşesi yerine geldi. Öksürüğü de hafifledi. Sanırım iyileşiyor!!!
Babannemiz ve ben hasta olmak için sanki birbirimizle yarışa girmişiz gibi bir ben hapşuruyorum bir o öksürüyor.


14 Ocak 2010 Cuma     : Evet iyileştiğini doktor amcamız da teyit edince bize de sevinmek düştü. Ama çok dikkate etmeliymişiz. Hele ki ailelerde kronik astım hastası (babannemiz ve abimin oğlu) yakalanma olasılığımızın daha yüksek olduğunu öğrendik. Kalabalık ortamlardan ve hasta kişilerden uzak duruyoruz!!!
Ben de KBB'ye randevu aldım. Boğaz enfeksiyonu. Bir kaç ilaç verdi. 5 gün kullanıcam. umarım daha kısa sürede atlatırım.


Hafta sonu da babannemizin astım krizleri oldu. Çok şükür ki şimdi iyi. Çorlu'nun kirli havası, grip, e bir de üzüntü annemi oldukça yıprattı.


Kızım çok ama çok erken tanıştı hastalıkla, serumla, maske ile. Umarım uzun bir süre uzak durur bizden tüm virüsler, hastalıklar!!!


Eee ne de olsa her şeyin başı sağlık...

8 Ocak 2011 Cumartesi

büyük kavuşma...ayrılığa dair küçük bir atuf!

Ayrılıkların da sonu var nihayetinde.Ayrılıkların belki de en güzel yanı bu; kavuşma...
Saatler kala kavuşmanın anlamı katlanarak artar.Kurumaya yüz tutan toprağın bulutları görünce duyduğu heyecandır bu anlam.
Neşeye dönüşecek bir an, ayrılığın bedeli olarak yansır gülen yüzlere...
Kanatlanarak gelin meleklerim artık..

Babanız...

5 Ocak 2011 Çarşamba

Sesin ,evimin şimdiki sessizliğinin yankısı oldu.
İçimdeki kıpırtı büyüdü,
Boğazımda düğümlendi.
Hasret bir derken, iki kanat oldu,
Çırptı özlem dolu gecelere.


Hayat dediğin anlam kazandı mı sizinle,
Anlamsızlığı yokluğunuzda belli oluyor.
Renk kattınız mı bir kere kaderimize,
mesafeler uzadıkça soluyor...


Elif Alya'm ve Zerrin'im,
Benim tatlı rüyalarım...
Prensesim ve kraliçem...
Sizi çok seviyorum...


Babanız

Emzirme Reformu Sobesi

Blogcu Anne ve Çalışan Gebe'nin başlattığı Emzirme Reformu'nu duymayan umarım kalmamıştır. Emzirme Reformu Sobesi adı altında, emzirme gönüllüsü anneler bir kaç soru hazırlamışlar. Bu sorular, hem bir veri tabanı oluşturmak hem de farkındalık yaratmak için oluşturulmuştur. Sorulara blog sahibi olanlar bloglarında yer vererek, blog sahibi olmayanlarda Emzirme Reformunun facebooktaki sayfasındaki tartışmalar bölümünde cevaplayabilirler. Destekleyen tüm arkadaşlar desteğimiz sözde kalmasın. Reformu başlatan annelerimizin emeği güzel bir gelecek düşleyen herkesin katkısına, desteğine açık. 

(1) Türkiye'de ilk altı ay sadece anne sütü alan bebeklerin oranı sizce yüzde kaç? (*)

Çok rahat % 30'un üzerinde diyebilirdim.  Sonuç kanımı dondurdu!




(2) Siz bebeğinizi ne kadar süre anne sütü ile beslediniz?


Bebeğim şu an 4.5 aylık. Bu süre içinde toplamda 30cc bile etmeyecek kadar mama verdim. Onun haricinde sadece anne sütü ile beslendi. Dileğim çok uzun bir süre emzirebilmek.


(3) Kaç ay doğum izni kullandınız?


Hamile olduğumu öğrendiğimde çalışmıyordum. Hala da çalışmıyorum.



(4) Yasal süt izninizi kullanabildiniz mi?


Çalışmıyorum.
 (5) Emzirdiğiniz ya da süt iznini kullandığınız için iş yerinde mobbing (tepki, işi bırakmanız için baskı) ile karşılaştınız mı?


Çalışmıyorum.




(6) Bebeğinizi toplum içinde, dışarıda emzirmeniz gerektiğinde sıkıntı yaşadınız mı?


Genel olarak olumsuz bir tepki ile karşılaşmadım. Dışarıda emzime önlüğü kullanıyorum.  Hangi çılgın bebeğimi emzirirken bana bi tepki verebilir ki! Karşıma bugüne kadar çıkmadı, mümkünse de çıkmasın!



(7) Emzirme konusunda desteğe ihtiyacınız oldu mu? Gerek emzirme danışmanlığı, gerekse psikolojik olarak yeterince destek bulabildiniz mi?


Doğumumu yaptığım hastanede emzirme ile ilgili hiç bir şekilde ne bir bilgi ne de bir eğitim aldım. Halbuki seçmiş olduğumuz hastane hem normal doğumu destekliyor hem de "Bebek Dostu" bir hastaneydi!
Bu konuda çevremdekilerden daha fazla bilgi aldım. Doğumdan önce ve sonrasında da; emzirme teknikleri, tutuş şekilleri hakkında internet sayesinde oldukça bilgi edindim.
Süt mafyası her zaman ki gibi iş başındaydı. Kulaklarımı tıkayabilmeyi çok isterdim. İlk üç gün duygusal anlamda oldukça yıprandım.




(8) Emzirdiğiniz süre boyunca etraftan "sütün yetmiyor, mama ver, bu çocuk meme emmek için çok büyük” şeklinde baskı gördünüz mü?


İlk günler, büyüleyici bir güzellikte olsa da, benim için çok ama çok zor bir dönemdi. Evin içinde "sütün yetmiyor", "yoooook, daha inmemiş süt," "aç bu çocuk ondan ağlıyor, mama verelim" diyerek üzerimde fazlası ile baskı kurulmuştu. Duygusallığın had safhada olduğu bu dönemde maalesef kulaklarımı tıkayamadım. Kızımın daha fazla ağlamasına dayanamayarak süt mafyasının evin içinde terör estirmesine, boyun eğmek zorunda kalmıştım. Neyse ki bu çok uzun sürmedi. Bundan sonra ne kadar ve nasıl emzireceğime işte kimse karışamaz.


(9) Emzirme Reformu’nu biliyor musunuz? Sizce Emzirme Reformu neden gerekli?


Tabii ki biliyorum.
Sağlıklı, kendine güvenen nesiller yetiştirebilmek için gerekli. Bir bebeğin alabileceği en iyi besin anne sütü.  Bebeğimizi bazı hastalıklardan ve enfeksiyonlardan korumaya yardımcı. Sadece beslenme açısından değil elbette anne ve bebek arasındaki duygusal bağın güçlenmesi ve bebeğin ruhsal gelişimi için oldukça faydalı. Böyle mucizevi bir besini de bebekler biberonu emerek değil, annesinin memesini emerek almalıdır.  
"ilk 6 ay “tek başına” anne sütü verilmesi, 6. aydan sonra da uygun ve yeterli miktardaki ek besinlerle beraber emzirmenin sürdürülmesini" tavsiye eden Sağlık Bakanlığı bu durumda çalışan anneleri de yasal anlamda korumalı. Emzirmek isteyen annenin her türlü kurum ve kişi tarafından desteklenmesi ve gerekli alt yapının sağlanması gerekmektedir. Emzirme Reformu anne olan, olmayan, emziren, emzirmeyen, emziremeyen herkesin meselesi olmalıdır.




(10) Emzirme Reformu'nu web sitesinde desteklediniz mi? Destek olmak için http://emzirmereformu.com/ adresindeki formu doldurmanız yeterli.

Evet destekledim.





(*) Türkiye’de ilk altı ay sadece anne sütü alan bebeklerin oranı yüzde 1,3. (Kaynak UNICEF Türkiye). Annelerin yüzde 98'i doğumdan sonra emzirmeye başlıyor, fakat ilk iki aydan sonra genel emzirme sorunları veya işe başladıklarında yaşadıkları sıkıntılar nedeniyle emzirmeyi ve anne sütüyle beslemeyi sonlandırabiliyorlar.

2 Ocak 2011 Pazar

Yeni Yılınız Kutlu Olsun...

Yeni yılın kutlu olsun bebeğim. Kutlu derken ona en benzer olan kelimeden başlayalım, mutlu ol. Bize verdiğin mutluluğun 2011 katını sen alırsın inşallah. O güzel gülücüklerin eksik olmasın, her geçen gün artsın.
Sağlıklı ol, aldığın her nefes sana esenlik versin. İçtiğin, yediğin yarasın, canına can katsın.
Huzurlu ol, iç sesinden gelen, senin güzelliğinle bürünmüş karakterin, bizlere senin huzurunu yansıtsın.
Ve sevgili annemiz... Sen herşeyin en güzelini hakediyorsun; minik Elif Alya'mız gibi.
Yeni yılda yeni heyecanların ve güzelliklerin senin olması dileğiyle...

Babanız